Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

hızlı olarak

  • 1 pek

    pek
    I adv
    1) ganz
    \pek çok/küçük ganz viel/klein
    bunu \pek anlamıyorum das verstehe ich nicht ganz
    2) sehr
    \pek iyi sehr gut
    geleceği \pek parlak görünmüyor seine Zukunft sieht nicht sehr rosig aus
    3) allzu
    \pek sık allzu oft [o häufig]
    bunu \pek sever das mag er allzu gern
    bunu \pek sevmez das mag er nicht allzu gern
    4) ( son derece) äußerst
    \pek heyecanlı äußerst aufgeregt
    5) ( hızlı olarak) schnell
    6) \pek hevesim yok ich habe keine rechte Lust
    \pek hoş bir manzara değildi es war ein nicht gerade erbaulicher Anblick
    II adj
    1) ( sert) fest; ( katı) hart
    2) ( sağlam) stabil

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > pek

  • 2 fast

    adj. çabuk, hızla, hızlı, rengi atmaz, solmaz, su gibi, süratli, seri, ileri (saat), eli çabuk, tez canlı, uçarı, dayanıklı, sağlam, değişmez, sabit, sıkı, ayrılmaz
    ————————
    adv. hızla, çabucak, süratle, sık sık, defalarca, hızlı, hoppaca, sıkıca, sımsıkı, derin olarak
    ————————
    n. oruç, oruç süresi
    ————————
    v. oruç tutmak
    * * *
    1. hızlıca (adv.) 2. hızlı (adj.) 3. çabuk
    * * *
    I 1. adjective
    1) (quick-moving: a fast car.) hızlı, süratli
    2) (quick: a fast worker.) hızlı, çabuk
    3) ((of a clock, watch etc) showing a time in advance of the correct time: My watch is five minutes fast.) ileri, ileri gitmiş
    2. adverb
    (quickly: She speaks so fast I can't understand her.) hızlı, çabuk, süratli
    - fast foods
    - fast food
    II 1. verb
    (to go without food, especially for religious or medical reasons: Muslims fast during the festival of Ramadan.) oruç tutmak
    2. noun
    (a time or act of fasting: She has just finished two days' fast.) oruç
    III adjective
    1) ((of a dye) fixed; that will not come out of a fabric when it is washed.) sabit, solmayan
    2) (firm; fixed: She made her end of the rope fast to a tree.) sıkıca, sağlamca

    English-Turkish dictionary > fast

  • 3 express

    adj. açık, belli, kesin, özel, hızlı, süratli, ekspres
    ————————
    adv. ekspres olarak, özel ulak ile
    ————————
    n. ekspres posta, özel ulak, ekspres tren, ekspres otobüs, nakliye şirketi
    ————————
    v. ifade etmek, anlatmak, açıklamak, belli etmek, açığa vurmak, sıkıp suyunu çıkarmak, ekspresle göndermek
    * * *
    1. ifade et (v.) 2. ekspres (n.)
    * * *
    [ik'spres] 1. verb
    1) (to put into words: He expressed his ideas very clearly.) ifade etmek
    2) ((with oneself etc) to put one's own thoughts into words: You haven't expressed yourself clearly.) meramını anlatmak
    3) (to show (thoughts, feelings etc) by looks, actions etc: She nodded to express her agreement.) göstermek
    4) (to send by fast (postal) delivery: Will you express this letter, please?) acele postayla göndermek
    2. adjective
    1) (travelling, carrying goods etc, especially fast: an express train; express delivery.) hızlı
    2) (clearly stated: You have disobeyed my express wishes.) açıkla belirtilmiş
    3. adverb
    (by express train or fast delivery service: Send your letter express.) ekspresle, acele posta servisiyle
    4. noun
    1) (an express train: the London to Cardiff express.) expres (tren)
    2) (the service provided eg by the post office for carrying goods etc quickly: The parcel was sent by express.) acele posta servisi
    - expression
    - expressionless
    - expressive
    - expressiveness
    - expressively
    - expressway

    English-Turkish dictionary > express

  • 4 عطس

    I
    عَطَسَ
    1. hapşırmak
    Anlamı: aksırmak
    2. tıksırmak
    3. aksırmak
    Anlamı: ağız ve burundan hızlı, gürültülü soluk boşaltmak
    II
    عَطْس
    1. hapşırık
    Anlamı: aksırık, aksırma
    2. aksırık
    Anlamı: aksırma, hapşırma, hapşırık
    عَطَّسَ
    hapşırtmak
    Anlamı: aksırtmak

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > عطس

  • 5 عين

    I
    عَيْن
    1. içmeler
    2. mösyö
    3. öz
    4. adam
    5. ajan
    Anlamı: bir devlet veya kuruluşun gizli amaçları için çalışan kimse, casus, temsilci
    6. kaymak
    7. cevher
    8. centilmen
    Anlamı: iyi arkadaşlık eden, görgülü, kibar
    9. efendi
    Anlamı: özel adlardan sonra kullanılan bir unvan, (bey) gibi
    10. casus
    11. bey
    12. iç yüz
    Anlamı: herkesçe bilinmeyen, künh
    13. memba
    Anlamı: kaynak, pınar
    14. evin
    Anlamı: bir şeyin içindeki öz, lüp
    15. kolcu
    16. kodaman
    17. emir
    Anlamı: kumandan, önder
    18. göz
    19. mahiyet
    Anlamı: nitelik, vasıf
    20. değnekçi
    II
    عِين
    antilop
    عَيَّنَ
    1. atamak
    Anlamı: birini bir göreve getirmek, tayin etmek
    2. belirlemek
    Anlamı: belirli duruma getirmek, tayin etmek

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > عين

См. также в других словарях:

  • hızlı yaşamak — eğlenceye aşırı düşkün olarak yaşamak Bu hızlı yaşamaya elli iki yıl dayanabilmişti ancak! Y. Z. Ortaç …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • pek — sf. 1) Sert, katı 2) Sağlam, dayanıklı İnsan gülden nazik, taştan pektir. H. R. Gürpınar 3) zf. Gereken, beklenen veya alışılmış olandan çok Pek beğendikleri ve pek sevdikleri hâlde aldatırlar. H. C. Yalçın 4) zf., hlk. Hızlı olarak Pek gittiği… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tam gaz — zf. Hızla, hızlı olarak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • titremek — nsz 1) Küçük ve hızlı salınım hareketleri yapmak 2) den Kaslar hızlı küçük kasılmalarla sarsılmak Soğuktan mı titriyordum yoksa heyecandan, üzüntüden mi, bilmem. S. F. Abasıyanık 3) Ses kısık ve kesik çıkmak 4) Çok üşümek 5) Işığın aralıklı… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ustaca — sf. 1) Ustaya yakışan Her zamanki gibi ustaca makyaj sayesinde yüzümü iyice benzetmişti. R. Erduran 2) zf. El uzluğu ile, ustalıkla Eve girişinden beri eksilmeyen gülüşü genişliyor; ellerini hızlı hızlı ovuşturuyor; ustaca çocuklaşıyor. T. Buğra… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • karalamak — i 1) Boya veya kalemle birtakım şekiller çizerek bir yeri kirletmek Duvarı karalamışlar. 2) Bir yazının üzerini çizerek onu geçersiz kılmak Son iki satırı karalamalı. 3) Taslak olarak yazmak veya çizmek Defteri elime alıp şu iki sayfalık yazıyı… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • acele — sf., Ar. ˁacele 1) Hızlı yapılan, çabuk, tez, ivedi 2) zf. Vakit geçirmeden, tez olarak Acele bir karar vermek ihtiyacındayım. P. Safa 3) is. Çabuk davranma Birleşik Sözler acele posta Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller acele etmek acele ile… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • akın — 1. is., ed. Kazak Kırgız Türklerinin saz şairlerine verdiği ad 2. is. 1) Kalabalık bir şeyin arkası kesilmeyen bir geliş durumunda olması Ada yı bir rençper akını doldurmuştu. S. F. Abasıyanık 2) Düşman topraklarına tedirgin etme, yıldırma, çapul …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • boyuna — zf. 1) Ene dik olarak, boyunca, uzunlamasına, tulani Hızlı adımlarla caddeyi boyuna yürüyorlar. H. Taner 2) (bo yuna) Ara vermeden, durmaksızın Doktor Haldun lakırtıya ondan evvel yakalanmış, boyuna anlatıyordu. M. C. Kuntay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • koşmak — 1. nsz, ar 1) Adım atışlarını artırarak ileri doğru hızla gitmek Biriyle kavga ederken kızışacak olursa hızlı koşmak için pabuçlarını eline alan sokak çocukları gibi... R. N. Güntekin 2) Bir yere ivedilikle gitmek Pencerede dolaşan gölgelerden… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yürük — sf., ğü 1) Çok ve çabuk yürüyen, iyi yol alan, hızlı giden, yörük 2) is., tar. Osmanlı İmparatorluğu nda otuzar kişilik ocaklar olarak Rumeli ye yerleştirilen ve savaş zamanlarında geri hizmetlerde çalıştırılan tımarlı asker, yörük 3) Göçebe olan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»